Yaşam

Atırpet’ten Baykurt’a bir soru: ‘Ciğer yağlı mıydı?’

Burçin Özgür Gerçek – Mazlum Vesek

Halbuki korkulacak hiç bir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı.
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk
Turgut Uyar

Ermenistan’ın Gümrü kentindeyiz. 1917 Devrimi sonrasındaki adıyla Leninakan, 1993’te kurulan bağımsız Ermenistan’dan sonra yeniden Gümrü… Merkez Park’tayız. Kars doğumlu Ermeni yazar Atırpet’in heykeli önündeyiz. İkimiz de hüzünlüyüz. Bizi buraya kadar getiren serüven geçiyor aklımızdan. Sanki yıllardır uzak kaldığımız bir akrabamızın eşiğindeki kilime oturmuşuz. Ama o sessizce bize bakıyor. Kısık bir sesle “Atırpet, bir daha sana haksızlık edilmesine izin vermeyeceğiz. Onun için yanına geldik” diyoruz. “Kars’tan geldik, Atırpet. Doğduğun yerden. Şimdi de öldüğün yerdeyiz. Şehirde senin izlerini aradık. Sen insanlara hiç yukarıdan bakmadın, biliyoruz. Ama inan ki bize yukarıdan bakmak senin hakkın”. O ses vermiyor.

Heykeli ve üzerinde yazılar olan kaidesinin fotoğrafını çekiyoruz. Gitme vakti. İki adımda bir arkamıza dönüp bakıyoruz. Kopmak istemiyoruz. Şimdi arkamıza daha uzun bakma zamanı. Bizi buraya getiren hikayeye…

Atırpet heykeli – Gümrü Merkez Park

‘BEN BU HİKAYEYİ BİLİYORUM’

Ermeni edebiyatının büyük yazarı Atırpet ve Türk edebiyatının toplumcu-gerçekçi yazarı Fakir Baykurt’a dair bu karşılaştırmalı çalışmamıza bir tesadüf neden oldu. Ermenistan sineması üzerine sohbet ettiğimiz bir vakit, 1962 yapımı Tjvjik (“Ciğer kızartması”) filmini izlemeye karar verdik. Filmi daha önce izleyenimiz konuyu biraz anlatınca, diğerimiz “Ben bu öyküyü biliyorum” dedi. Ama filmden ya da filmin uyarlandığı aynı adlı öykünün yazarı Atırpet’ten değil. Ta ortaokul yıllarında okuduğu bir Türk yazarından.

Evet, Fakir Baykurt’un ‘On Binlerce Kağnı’ adlı öykü kitabında yer alan ‘Ciğer’, yani çok benzer isimli bir öyküden. Bu, herhalde sadece bir isim benzerliğiydi. Ama yanılmıştık. Bu şaşırtıcı benzerliğin bizi çok daha fazlasının, bir kayıp dünya, unutulmuşluk ve gasp hikayesinin peşine düşüreceğinden habersizdik.

Tjvjik, 20 dakikalık kısa bir zaman diliminde bugün artık yok olmuş bir dünyayı, sokaklarında içine bolca Türkçe kelimeler serpiştirilmiş bir Batı Ermenicesiyle şakalaşılıp dedikodu yapılan, cıvıl cıvıl bir Ermeni toplumunun yaşadığı bir Erzurum’u Sovyet Ermenistan sinemasında yeniden kuran bir film. İnsanın yüreğine dokunan bu yeniden inşa çabası 1915’ten hayatta kalan Hrachia Nersisyan, Tsolak Amerikyan gibi biri İzmit, diğeri Trabzon doğumlu ve Batı Ermenicesi konuşan aktörlerin filmin ana karakterleri Nerses Ahpar ve Nikoğos Ağa’yı canlandırmasıyla daha etkileyici hale gelmiş.

Zenginliğiyle övünen Nikoğos Ağa’nın fakir düşmüş Nerses Ahpar’ı ona aldığı bir parça ciğeri herkesin içinde sürekli hatırlatarak küçük düşürmesi filmin ana hikayesi.

“Nasıl, ciğer yağlı mıydı?” gibi sözlerle sürekli yapılan iyilik yüzüne vurulan, herkesin arkasından konuştuğu Nerses Ahpar’ın sonunda canına tak eder ve bir parça ciğeri “Al ciğeri, kes sesini!” diyerek Nikoğos Ağa’nın suratına fırlatır.

Bizi şaşkınlığa sürükleyen Fakir Baykurt’un 1971’de yayınladığı ‘On Binlerce Kağnı’ kitabının içinde yer alan ‘Ciğer’ öyküsünün birebir aynı hikayeyi anlatmasıydı. Toplumsal eşitsizlikler üzerine yazan, bu yüzden soruşturmalar ve yasaklarla boğuşan, Türkiye Öğretmenler Sendikası başkanlığını yürüttüğü için 12 Mart döneminde hapis yatan, Türkiye edebiyatının ve sosyalist hareketinin önemli isimlerinden Fakir Baykurt aynı hikayeyi nasıl sinemaya uyarlanmasından on yıl sonra yazmış olabilirdi? Üstelik neredeyse aynı cümlelerle. Sadece kahramanlar Ermeni değildi, Nerses Ahpar “Ali”, Nikoğos Ağa ise “Fileli adam” olmuştu.

Batı Ermenicesinde “Adırbed”, Ermenistan’da ise “Atırpet” ismiyle bilinen Kars doğumlu Sarkis Mübayacıyan’ın 1937’de yazdığı aynı isimli kısa öyküden sinemaya uyarlanmıştı Tjvjik. Fakir Baykurt’un ‘On Binlerce Kağnı’yı kaleme almasından yıllar önce.

Atırpet’in Ermenistan Edebiyat Müzesi’nde yer alan “Tjvıjik” öyküsünün 1948 baskısı (solda). Tjvıjik öyküsünden bir sayfa. 1948 baskısından (sağda)

EN KÖTÜ SENARYO

En kötü senaryoya önce ihtimal vermek istemedik. Kim bilir, belki de Tjvjik Erzurum-Kars bölgesinde bilinen bir halk hikayesiydi. Fakir Baykurt ve Atırpet belki de birbirlerinden habersiz aynı halk hikayesinden esinlenmişlerdi. Öyle ya, ‘On Binlerce Kağnı’nın önsözünde “bazıları ta Ezop gününden beri” söylenen halk öykülerini derlediğini, kimilerini günümüze uyarladığını, kimilerini ise kendi yazdığını söylüyordu Baykurt.(1) Tjvjik de böyle anonim bir halk hikayesi olabilirdi.

Ama çeşitli kaynaklarda yaptığımız taramalarda buna benzer bir halk hikayesinin izini bulamadık. Üstelik, son derece verimli bir yazar olan ve kendisi de, tıpkı Baykurt gibi, başka çalışmalarının yanı sıra, halk söylencelerini derleyen Atırpet anonim hikayeler ya da yaşanmış olaylardan esinlendiği zaman bunu mutlaka öykülerinin başında “Falanca kentin Ermenilerinin yaşamından” gibi bir notla belirtiyordu.(2) Tjvjik’in başında ise buna benzer bir ibare yoktu.

Yine de Tjvjik’in bir halk hikayesi olma ihtimalini ulaşabildiğimiz her yerden teyit etmeye çalıştık. Yazılı kaynaklarla yetinmedik, Kars ve çevre illeri içeren bölgenin sözlü kültürünü bilen kişilere danıştık. Ermeni edebiyatı ve sineması alanında dünyanın dört bir yanından uzman kişilere ulaşmak için çabaladık. Bu çabamız Tjvjik’in bir halk hikayesi olmadığını teyit etmekle kalmadı, aynı zamanda Atırpet’in hem doğduğu yerde hem de yaşamının son yıllarını geçirdiği Sovyet Ermenistanı’nda nasıl bir haksızlığa uğradığını gözler önüne serdi.

Tjvijik öyküsünden bir çizim. 1962 yapımlı filmin bu çizimlerden epey faydalandığı görülüyor.

Sanat tarihçisi ve Ermeni sineması uzmanı, daha önce Ermenistan Milli Sinema Merkezi yöneticiliği yapmış Vigen Galstyan’ın sorularımıza cevabı netti. “Tjvjik kesinlikle bir halk hikayesi değildir. Atırpet, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki kendi çevresi ve insanları hakkında yazıyordu ve hikaye tamamen onun eseriydi”, diyordu Galstyan.

Paris’te Doğu Dilleri ve Medeniyeti Milli Enstitüsü’nde (Inalco) Ermeni edebiyatı dersleri veren Christian Batikian da Galstyan’ı doğruluyordu. “Tjvjik geleneksel bir Ermeni halk hikayesine dayanmamaktadır. Aksine, Atırpet bunu 1930’larda Sovyet Ermenistan’ında iken yazmıştır ve Sovyet konseptine göre toplumsal gerçekçilik unsurlarını içerir. Hikaye özellikle kendisinin o dönemdeki zor koşullarını yansıtıyor,” diye belirtiyordu Batikian.

“Atırpet o sırada Gümrü’de yaşıyordu, 1937’de ‘Tjvjik’ yemenin hayalini kurarak açlıktan öldü. Tjvjik hikayesi tamamen Atırpet’in eseridir ve eğer herhangi bir şeyden ilham alıyorsa, bu yalnızca onun kişisel durumu ve dönemin siyasi koşullarından kaynaklanmaktadır,” diye ekliyordu.

Atırpet’le aynı dönemde Gümrü’de yaşamış meşhur Ermeni şair Hovhannes Şiraz’ın anıları yazarın ömrünün son döneminde içinde bulunduğu zor koşulları doğruluyordu. “Ucuz bir lokantaya girer, Atırpet’in cebindeki paraya göre bulabildiğimiz en ucuz yemeği aynı kaseden yerdik,” diye anlatıyordu Şiraz.(3)

Ahpar Nerses’in “Ciğer yağlı mıydı?” sözlerine maruz kaldığını anlatan çizimlerden biri

ZOR YILLAR

1860 yılında Kars’ta Osmanlı vatandaşı olarak doğan Atırpet’i 1937’de Gümrü’de böylesi bir trajik sona sürükleyen ne olmuştu? Atırpet İstanbul’da Pangaltı Mıhitaryan Okulu’nda okumuş, önce Kars ve çevre şehirlerde öğretmenlik, daha sonra da avukatlık yapmıştı. 1893’ten beri Sosyal Demokrat Hınçak Partisi üyesiydi. Abdülhamid rejiminin Türk ve Ermeni devrimcilerinin birlikteliğiyle devrilebileceğine inanıyordu. Tiflis’teyken siyasi aktiviteleri yüzünden tutuklandı ve Rostov’a sürüldü. Daha sonra Tebriz’e yerleşti. 1885’ten itibaren çok sayıda öykü, roman ve araştırması yayınlandı, çok yönlü ve üretken bir yazar olarak ünlendi, sosyalist bakış açısını öykülerine yansıttı. Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde Gümrü’deydi. Çeşitli gazeteler için Kafkas cephesinde muhabirlik yaptı.(4) Rus yönetimi altındaki Kars’ta kalan ailesi tehcir ve katliamlardan bir süreliğine korunmuş olmalıydı. Ama aklı Osmanlı ordusunun ilerlediği Oltu ve Ardahan’daki Ermenilerdeydi. Onların haberlerini yaptı, çeşitli vilayet ve kazalarda 1915 öncesi yaşayan Ermenilerin sayılarını derledi.(5)

Doğduğu Kars’a bir daha dönemedi. 1930’larda Sovyetler’deki pek çok Ermeni entelektüel gibi Stalin döneminin baskılarından payını aldı. O çok üretken yazar artık yayın yapamaz olmuştu.(6) Çok sayıda Ermeni yazar ve siyasetçinin tutuklandığı, sürüldüğü ya da şüpheli bir şekilde öldüğü 1937’de Atırpet de hayata gözlerini kapayacaktı. Ölümünden kısa süre önce bir daha göremediği ve artık sokaklarında Ermenice konuşulmayan memleketi Kars-Erzurum bölgesini Tjvjik hikayesinde yeniden kurdu. Şen şakrak Batı Ermenice şakalaşmalardan dedikodulara kadar kaybolan memleketini Tjvjik’te yeniden yaratmıştı Atırpet. Üstelik bunu Sovyetler’de Ermeni kültürüne dair her türlü çalışmanın “milliyetçilik” olarak damgalanıp yasaklandığı 1937 yılında, belki de satır aralarında dedikodu ve ihbar mekanizmasının o dönem Ermeni entelektüellere karşı kullanılmasına işaret ederek yapacaktı. Öykünün baş kahramanı Nerses Ahpar’ın eskiden sahip olduğu sosyal statünün kaybı yüzünden aşağılanışı ile Atırpet’in bir zamanlar Tolstoy’la yazışan, üretken bir yazar iken kendisini yoksulluk içinde bulması arasındaki paraleli de görmemek mümkün değil.

“Bir gün Atırpet bana Tjvjik’i okudu. Üzerimde şok edici bir etki bıraktı. Dünyadaki iyilik ve kötülüğe dair gözlerimi açtı. İnsanların vicdanı üzerine düşünmeye başladım” diyecekti Hovhannes Şiraz.(7) Şair için Tjvjik “Maupassant ve Çehov’un eserlerine denk”ti.(8)

Atırpet yoksulluk ve açlık içinde 1937’de hayata gözlerini kapadı. Kendisine dair izler sadece doğduğu Kars’ta değil, Sovyet Ermenistan’ında da hafızalardan silindi. Ta ki 1962 yılında yönetmen Arman Manaryan Tjvjik’i sinemaya uyarlayana kadar. Film, Atırpet’in kayıp dünyasını son derece canlı bir şekilde, Batı Ermenicesi konuşan aktörlerle birlikte yeniden kurdu ve büyük başarı kazandı.

Film sayesinde Atırpet’in adı yeniden bilinir oldu ve başka pek çok eseri olmasına karşın adı Tjvjik ile özdeşleşti. Temmuz başında ziyaret ettiğimiz Gümrü’de anısına dikilmiş tek anıt olan Merkez Park içindeki heykelinde “Tjvjik’in yazarı Atırpet” şeklinde tanımlanıyor. “Arman Manaryan 1962 yılında Tjvjik filmini çekmeseydi, aynı adlı öykünün yazarı Atırpet’in adını kaçımız bilirdi, bilmiyorum,” diye özetliyor durumu araştırmacı Ashot Grigoryan bu konuda kaleme aldığı makalesinde.(9) Atırpet hakkındaki bilgiler son derece sınırlı, Ermeni edebiyatı ansiklopedileri dahi hayatını birkaç cümleyle geçiştiriyor.(10) Atırpet hakkında detaylı bir biyografi hala yazılmayı bekliyor.

ÇALINAN HAYATLAR

Erivan’daki Yeğişe Çarents Edebiyat Müzesi’nde Tjvjik’in 1948 yılı baskısına ve aynı adlı film için Yervand Manaryan’ın kaleme aldığı senaryonun orijinaline ulaştık. Ancak ne kitapta ne de senaryoda bir halk hikayesinden esinlenmeye dair en ufak bir ibare mevcut.

Atırpet’in Tjvjik’i Türkçe’ye hiç çevrilmedi, Türkiye’de yayınlanmadı. Ancak öyküden uyarlanan 1962 yapımı film önce Doğu Bloku ülkelerinde, ardından da 1970 yılında Batı Almanya ve başka ülkelerde gösterildi. Mizah düzeyi öyküye göre daha yüksek olan filmde ayrıca öyküde yer almayan ancak filmin adeta alamet-i farikası haline gelmiş “Nasıl, ciğer yağlı mıydı?” sorusu yer alır.

Tjvijik’in Ermenistan Edebiyat Müzesi’nde yer alan orjnal senaryo metni

‘Yılanların Öcü’, ‘Tırpan’, ‘Irazca’nın Dirliği’, ‘Amerikan Sargısı’ kitaplarıyla tanınan Fakir Baykurt’un ‘Ciğer’inde de zengin adam işsiz kahramana gördüğü her yerde “Ciğer nasıldı? Yağlı mıydı?” diye sorar. Hikaye örgüsü, yer ve karakter isimleri hariç, baştan sona Tjvjik’le aynıdır.

1964 yılında Fikret Otyam ile birlikte ailesinin memleketi Bitlis’e seyahat eden Amerikalı Ermeni yazar William Saroyan’ın yolu Fakir Baykurt ile kesişir. Ankara’da bir akşam Fakir Baykurt William Saroyan’a saz çalar, türkü söyler, Otyam’ın deyimiyle “sonra bir masal anlattı sazla… İçinde Bitlis yoktu ama koca adam bir bebe gibi dinliyordu”.(11) Bu sohbet sırasında Saroyan da Baykurt’a içinde Tjvjik geçen bir “masal” anlatmış mıdır, bilemiyoruz.

Ama Atırpet’in öyküsünde değil, sinema uyarlamasında yer alan “Nasıl, ciğer yağlı mıydı?” sözüne yer vermesine ve metnin adeta filmin bir özeti olmasına dayanarak(12) Baykurt’un öykünün orijinalini okumadığı, büyük ihtimalle filmi seyrettiği ve aklında kalanları ‘Ciğer’ öyküsüne dönüştürdüğü sonucuna vardık.

Baykurt Tjvjik’i büyük ihtimalle 1965’te Macaristan ve Bulgaristan’a yaptığı seyahatlerden birinde izleme imkanı bulmuştu.(13) Fazlasıyla iyimser bir ihtimal ise filmi izleyip bunu bir halk hikayesi sanmış olması.

Ancak sosyalist mücadele içinde yer alan ve bu çerçevede Zaven Biberyan gibi Ermeni edebiyatının önde gelen isimlerinin çevresinde yer aldığı, yaptığı yurt dışı seyahatlerinde farklı ülkelerdeki Ermeni toplumlarıyla çok kolay ilişki kurabilecek olan Baykurt’un öykünün esas yazarı Atırpet’i yok sayması, en ufak bir referansta bulunmaması iyimser ihtimallere pek yer bırakmıyor.

Bir felaketin edebiyatla ya da tanıklıkla hiçbir zaman tam anlamıyla anlatılamayacağını savunur Marc Nichanian. Oysa Atırpet o felakette yok edilen ve artık tekrar kurmanın neredeyse imkansız olduğu bir dünyayı sözle, yazıyla, sanatla yeniden var etmişti. Ermenilerin çalınan hayatları, malları ve mülklerine ek olarak kültürel varlıklarının gaspı bu kadar yaygınken bin bir emekle yeniden kurulan bir dünyaya el konulmasına ne demek gerekir? Bize düşen Atırpet’in unutulmuş, çalınmış, çiğnenmiş hayatını hatırlatarak adaleti bir nebze olsun tesis etmeye çalışmak. Bir de bugün onun soramadığı soruyu Baykurt’a sormak: “Nasıl, ciğer yağlı mıydı?”


[1] On Binlerce Kağnı, Fakir Baykurt, s. 2-3, Literatür Yayıncılık, 2015, Istanbul
[2] Yerker, Atırpet, Haypethrat, 1964, Erivan
[3] Hovhannes Shiraz: kyank’ı yev steghtsagortsut’yunı, Viktor Arshaviri Martirosyan, s.15, Zangak-97, 1999
[4] The End of the Ottomans: The Genocide of 1915 and the Politics of Turkish Nationalism, Kieser, Anderson, Bayraktar Schmutz, s. 56, 59, I.B. Tauris, 2019, London
[5] Kaza of Bulanik – Demography, Tigran Martirosyan, houshamadyan.org
[6] Edebiyatın çok yönlü yazarı Adrbed, Yervant Gobelyan, Agos, 25.09.1998
[7] Hovhannes Shiraz: kyank’ı yev steghtsagortsut’yunı, ibidem
[8] Hovhannes Shiraz, Anush Sarumyan, s. 113, Dizak plyus hratarakch’ut’yun, 2016
[9] Atırpetn aylazgi dasakanneri gnahatmamb, Ashot Grigoryan, art-collage.com
[10] Modern Ermeni Edebiyatı, Kevork B. Bardakjian, s. 303, Aras Yayıncılık, 2013, Istanbul. Who is Who. The Armenians Encyclopedia, Volume I, Hovh. Ayvazyan, Yerevan, 2007.
[11] Amerika’dan Bitlis’e William Saroyan, s. 22, Aras Yayıncılık, 2008, Istanbul
[12] On Binlerce Kağnı, Fakir Baykurt, s. 38-40, Literatür Yayıncılık, 2015, Istanbul
[13] Bir TÖS Vardı, Özyaşam Öyküsü -5, Fakir Baykurt, s. 19-49, Literatür Yayıncılık, 2018, Istanbul

(KÜLTÜR SANAT SERVİSİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu